Quantcast
Channel: Anne Kaleminden
Viewing all 432 articles
Browse latest View live

narnia günlükleri

$
0
0

mutlaka hepimiz duymuş hatta bir şekilde izlemişizdir narnia günlüklerini. yazarı clive staples lewis tarafından 1950'lerin başlarında çocuklar için yazılmış yedi kitaplık bir fantastik roman. radyo, televizyon, tiyatro ve sinema uyarlamaları olmuş.

biz ankara devlet tiyatrolarında gittik. uzun zamandır sergilenen bir eser olmasına rağmen ancak bu sene görme imkanımız olabildi. 7-17 yaş izleyici kitlesine hitap ediyordu ama elif de eren de hiç sıkılmadan keyifle izlediler. zaten canlı orkestra olayı beni mest ediyor. hele kalabalık oyuncu kadrosu, kostümlerle birleşince ağzım açık izledim tüm oyunu...  
narnia günlükleri bir hayal ülkesi olan narnia' da geçiyor. burada ağaçlar yürüyebiliyor, hayvanlar konuşabiliyor, zaman olgusu farklı... oraya tesadüfen bir dolabın içinden geçerek ulaşan 4 kardeşin kötülere karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Aslan, cadı ve dolap,
Gizemli, neşeli, sihirli bir masal.
Konuşur burada hayvanlar,
Yürür ağaçlar.
İnanılmaz olaylar burada.
Bu sihirli ülke Narnia,
Kaplıydı sonsuz kar ve buzla.
Hükmetmek için kötü bir cadı
Değneği ile bunu yaptı.
Ama sonra kral aslan geldi,
Her şey sonunda yoluna girdi.
Bütün kötü büyü bozuldu,
Aslan kükredi, cadı uçtu.
bu sene o kadar az tiyatroya gidebildik ki bu konuda çok üzgünüm. elif' in okuldan geç çıkması nedeniyle hafta içi 8 de başlayan oyunlara gidemedik. hafta sonlarını da bir türlü ayarlayamadık malesef... mayıs ayının bitimi ile devlet tiyatroları tatile giriyor. ben de seneye daha çok oyun görmeyi umut ediyorum. tiyatroyu çok seviyorum.

okuma bayramı

$
0
0
artık okuma bayramı mı yıl sonu gösterisi mi adını siz koyun, 1. sınıfın sonunda bir programı vardı kızımın. sormayın bu sene çok yoğunduk, programdan programa toplantıdan toplantıya koştuk. yok eren' in toplantısı, yok elif' in 23 nisanı, yok eren' in mezuniyeti, yok elif' in okuma bayramı, yok elif' in etüt toplantısı - gelişim toplantısı, yok eren' in sergisi, yok elif' in şiir dinletisi helak olduk valla... "çok önemli bir toplantıya girmek üzereyim ya da davetli olduğum bir organizasyondayım" diye de az hava atmadım laf aramızda. bir de yıl sonu piknikleri var atlatacağımız ve eren' in mezuniyeti tabi... sanki anaokulunu değil oxfordu bitiriyorlar, cüppe giymeler kep atmalar falan. hiç eşe dosta akrabaya gerek yok, çocuklardan başka türlü sosyalleşmeye fırsat kalmıyor zaten... çocuğun varsa sosyalleşmek adına sırtın yere gelmez. çocuk parkları, restoranlar, kreş, okul her yer sizin gibi biricik paşalarını, biricik prenseslerini dünyalarının merkezine koymuş, aslan babalar-kaplan analarla doludur.
neyse kazasız belasız okuma bayramını da atlattık çok şükür... okulun kapanmasına kaldı 2 hafta. benim iznim 30 gün, önümüzde aslanlar gibi 90 gün okul tatili var. 
çalışan annelerin sorunu okul dönemiyle de bitmiyormuş yani... şubat ve yaz tatillerini hesaba katmamışız. şimdi hangi matematiksel denklem çözecek bu problemi merak içindeyim. 

çocuklarda kulak deldirme

$
0
0
önce bebekken heveslenmiştim ama kıyamamıştım kulaklarını deldirmeye çok küçüktü. aklı biraz ersin, ellemesin dokunmasın diyerek ertelemiştim. ne bileyim ben kızımın antisüslü olacağını. kreşte bütün kızlar etek elbise giyerken benimkine belli lastikli eşofmandan başkasını giydiremedim. ayakkabısı biraz kız ayakkabısına benzese parmaklarımı hareket ettiremiyorum, giymem de giymem diye tuttururdu. yaşıtları annelerinin makyaj yapmasını hayran hayran izlerken, bizimkine zorla bir iki kez oje sürebildim. saçlarını taratması, bağlatması ne kadar kısa o kadar iyiydi onun için. zaten toka, kolye, bilezik hak getire ne saçında ne kolunda durmazdı. haliyle aklı erince de kulağını deldirmeyi reddetti. ne kadar özensem de önceleri önemsemedim, büyüyünce ister, kendi isteyince deldirir falan diye iki sene oyaladım kendimi. baktım istemiyor ve isteyeceğe de benzemiyor. ne yapayım biraz gaz, biraz cesaret, biraz teşvik, biraz rüşvet, biraz katakulle hoop deldirdik kulakları sonunda :) 
kulak deldirme tecrübelerimiz;
aslında genel anestezi altında çocuk cerrahına :) deldirtmeyi bile düşünmüştüm ama hazır ikna olmuşken tesadüfen önünden geçtiğimiz bir gümüşçüde yaptırdık :)
-kulak memesi steril solüsyon ile temizlendi.
-steril çelik küpe kapalı kutusundan çıkarılarak tabancaya takıldı.
-kulak soğutucu sprey ile uyuşturuldu.
-delik yeri belirlendi.
-tak diye küpe kulağa takıldı. gerçekten işlem bir anlık ve kolay. kanama falan olmuyor.
-sonrasında kulak memesinde 2 saat süren hafif kızarıklık, şişlik ve kaşıntı oldu.
ilk gün banyo yapmadık, hiç mi hiç dokunmadık. sabah dikkatlice küpeyi her iki tarafa hafifçe çevirdik. batticon ve teramicine sürdük. sonraki günler sabah akşam küpeyi hafifçe çevirdik. beşinci günün sonunda altın küpeye geçtik. iki gün yeter deseler de itibar etmeyin, on beş güne kadar bile kalabilirmiş ilk küpe. kulağın iyice iyileşmesi avantaj oluyor, çünkü tabanca ile takılan küpenin arka klipsini çıkarmak biraz zor. ön kısmı çok iyi sabitleyerek arka klipsi çıkartmak, taze kulak deliğini hırpalamamaya dikkat etmek gerekiyor. 

ve sonunda mutlu son, gelsin güzel küpeler :)

senden korkmuyoruz su çiçeği!

$
0
0
bahar aylarında okul ve kreşlerde su çiçeği salgını olduğunu öğretmenlerden duyuyorduk ama bu seneye kadar yakalanmamıştık. artık çocuklarımız bu virüse karşı aşılı. ancak aşılı olan çocuklarda da hastalığın seyri farklılık gösterebiliyor. çok hafif ateş ve bir iki döküntü ile ne olduğunu anlamadan atlatanlar da var; 4 gün ateş ve çok fazla döküntü ve kaşıntı ile karşılaşanlar da...
Su çiçeği çocukluk çağı hastalığıdır. Selim bir hastalıktır. Hastalığın bulaşıcılığı çok yüksektir. Çocuklarda döküntüyle ve ateşle seyreden bir hastalıktır. Kuluçka dönemi olarak enfeksiyon ajanı bulaştıktan 14-21 gün sonra döküntü ortaya çıkmaktadır. İlk 1-2 gün hafif ateş, halsizlik, burun akıntısı gibi bulgular olur. 1-2 gün bu hafif bulguların arkasından döküntü başlar.

eren' de 38,5 civarında 24 saatlik ateşli dönem sonrası ilk döküntüler başladı. bu süreçte halsizlik, karın ağrısı, vücut ağrısı, iştahsızlık çok fazlaydı. döküntüler oluştuktan sonra da ateş devam etti. doktor ateş düşürücülere ilaveten antihistaminik şurup ve kaşıntı için bir losyon verdi. eren' i en çok zorlayan ve bizi üzen ağız içi lezyonları oldu. boğazına yakın bölgelerde ve su içerken bile canı yanıyordu. 
Çocuğun iştahsızlığı olabiliyor, halsizliği olabiliyor, ağız içindeki lezyonlardan dolayı ağız içinde ağrı olabiliyor. Yani döküntü, ateş, halsizlik, iştahsızlık spesifik bulgulardır. Döküntünün süresi çocuklarda genelde 1 haftadır. Su çiçeğinde döküntü ortaya çıktıktan sonra yavaş yavaş yeni döküntüler oluşur ve eskiler kurur.
Su çiçeği selim bir hastalıktır ve viral bir enfeksiyondur. Antibiyotik gerektirmez. Non-steroid antiflematuar ilaçlar genelde bakteriyel enfeksiyon riskini artırdığı için, tedavide ateş için parasetamol dışında ilaç kullanılmaz.
Su çiçeği hastalığının seyri sırasında, Reye Sendromu'nu artırdığından aspirin kullanılmaz. Parasetamol dışında kaşıntıya yönelik antihistaminik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar ağızdan alınabilir veya cilde sürülebilir. 
ağız içi lezyonları için tantum sprey ve gargara kullandık.
Su çiçeği hastalığında döküntü dönemi genelde 7 gün sürer. Su çiçeğinin bulaşıcılığı döküntü ortaya çıkmadan bir hafta önce, döküntü çıktıktan sonra da 1 hafta sürmektedir. Yani lezyonların tamamı kuruyana kadar su çiçeği olan bir çocuk bulaşıcıdır. Su çiçeği temasla ve solunum yoluyla bulaşmaktadır. Bu dönem içinde çocuğun istirahat etmesi, yuvaya gidiyorsa yuvadan, okula gidiyorsa okuldan uzaklaştırılması diğer arkadaşlarına bulaştırmaması açısından önemli.
Not. Alıntılar için tık
su çiçeği virüsünün elif' e bulaşması konusunda doktorun tavsiyesi üzerine tedbir almıyoruz. çünkü bu hastalığın büyük çocuklarda daha ağır seyrettiğini biliyoruz. eğer bulaşacaksa ona da bulaşsın ve o da atlatsın... korkmuyoruz senden su çiçeği !

mezuniyet

$
0
0






hayatımın en büyük süprizi, akıllı, becerikli, düzenli, vefalı, bilgiç oğlum... mezuniyetin ile beş yıldır yaşamımızın büyük bir parçası olan kreş hayatına veda ediyoruz. önümüzde bize şimdilik uzun görünen bir ilköğretim süreci var. geçen seneki endişelerimin çok azını yaşıyorum bu sene... gideceğin okul, etüt belli... okulumuza alıştık, gidiş dönüşlerimiz planlı. birinci sınıfın nasıl olacağını az çok tahmin edebiliyoruz... senin için bu seneye olabilecek en üst düzeyde hazırlıklıyız oğlum... ikinci çocukların en büyük şansı bir bilinmezin şaşkınlığından uzak, tecrübe ile büyümeleri sanırım.

2010 eylülde 2 yaşını doldurur doldurmaz başladığın kreşten 6 yaşında 117 cm 21 kg luk birinci sınıf öğrencisi olarak ayrılıyorsun... ablandan sonra bana mini mini görünen bir yapın var ama mantığın ve bilgin ile bizlere dersler veriyorsun. ablanın izinde onunla rekabet halindesin hep. başarılı olacağına ve bunun için elinden geleni yapacağına inanıyorum... yolun açık, bahtın güzel olsun oğlum...

not: elif mezuniyet

yaz okulu

$
0
0
okullar kapandı, havalar ısındı. biraz nazlansa da yazın gelişi artık herkes tatil havasına girdi. iş yerinde çocuk nüfusu arttı, çünkü yıllık izinler okul tatillerini karşılamaya yetmiyor. 90 gün yaz tatili 15 gün şubat tatili karşısında; hiç kullanmak zorunda kalmamışsan bile 30 gün olan yıllık iznin şansı yok. bu sene ilköğretimin hayatımıza girmesi ile birlikte apayrı bir sektörle tanıştık: özel etüt merkezleri ve yaz okulları. 
özel etüt merkezleri: yarım gün olan devlet okullarına tam destek. sabah kahvaltısı, ödev, öğle yemeği ve okula servis hizmeti veriyorlar. ayrıca 15 günlük şubat tatillerinde ya da okulların kapalı olduğu ortak sınav günlerinde çocukları bırakabiliyorsunuz.
yaz okulları: etüt merkezlerinin, özel okullarının, spor klüplerinin farklı yaz okulları var. genellikle 3' er ya da 2'şer haftalık dönemlerde, tam gün, 7-13 yaş çocuklarına hitap ediyorlar. bazı yaz okulları zihinsel, bazıları sportif, bazıları ise sanatsal etkinliklere ağırlık veriyor. 
bizim ilk aklımıza gelen hali hazırda devam etmekte olduğu etüdün yaz okulu oldu. ancak programı incelediğimde gerçekten hayal kırıklığına uğradım. çünkü zamanlarının çoğunu kapalı alanda geçireceklerini ve sadece haftada 2 gün 1,5 saat yüzmeye gideceklerini gördüm. her ne kadar benim hayalim uçsuz bucaksız kırlar, gökkuşağının altından geçmek, bir buzağının doğumunu izlemek, yağmurda ıslanmak, köpeklerle koyun koyuna uyumak olsa da :) kendisini biraz daha özgür hissedebileceği ve zamanının çoğunu zihinsel değil fiziksel aktivitelerle, dışarıda geçirebileceği, bütçemizi de sarsmayacak bir yaz okuluna çok da aramadan hemen kayıt yaptırıverdik. bulduğumuz yaz okulunun bir avantajı da tüm aktivitelerin aynı kampüs içerisinde olması. 
7-25 temmuz arası, haftada 4 gün yüzme, 1 gün gezi, 5 gün seçmeli spor branşı (bizimki voleybol) ve 4 gün de kültürel aktivite (dans) var. ders seçimlerine kesinlikle müdahale etmedim bana kalsa tercihlerim çok farklı olurdu :) mesela satranç, tenis, jimnastik, badminton gibi alanlar da vardı. ilk gün eşlik etmeyi planlıyorum. bir süredir evde çalışsak da giyinip-soyunma, duş alma gereksinimlerini nasıl karşılayacağı konusunda endişelerim var.
anneanne-babaanne-teyze bilumum akrabalar: her ne kadar etüt, yaz okulu vb imkanlar varsa da ilk öğretim çağında çocuğu olan ve çalışan anneler için olmazsa olmaz olan aile desteği bence. 3 hafta yaz okulu, 4 hafta yıllık izin koca yazı kurtarmıyor çünkü. ayrıca okul döneminde hasta bir çocuğun evde bakımı gerekiyor. 
bugün takip ettiğim bir sitede görüp de çok sevdiğim "hayalimdeki tatiller" i anlatan fotoğraflarla sizleri baş başa bırakıyorum :)

























dostluğun biz sevigisiyle

$
0
0
üniversiteye başladığımda kendimi tam bir yetişkin, hayata hazır coşkun akan bir ırmak gibi hissediyordum. engel yoktu, yapamayacağım şey yoktu, artık rüştünü ispatlamış bir reşit kişiydim. amfilerde proflardan ders dinleyecek, üniversite kantininde aç karnına çay sigara içecek, öğrenci klüplerine üye olacak, vize, final, dekan, rektör, öğrenci işleri, bölüm sekreterliği gibi ablamlardan çokca duyduğum kelimeleri yerinde görecektim. her şey çok güzel olacaktı.

orada geçirdiğim dört yıl boyunca insanlar tanıdım. 90' lı yıllarda öğrenciydim. ülkücüler vardı, devrimciler vardı, yurtseverler vardı, türbanlılar vardı, siviller vardı, ciksler vardı. okula girerken çanta arama vardı, türbanlı arkadaşlar sınavdan çıkarıldı, kantinde devrimciler ablukaya alındı. biz ise tüm bunlar yaşanırken bugünlere uzanacak bir dostluğun temellerini atıyorduk. saydığım tüm dokulardan izler barındıran 8 kişi , o atmosferden sıyrılarak kendimize çok özel bir arkadaşlık kurduk. mezuniyet günü hep beraber gülümsedik objektife. sonra rüzgar esti ve toz olup dağıldık ait olduğumuz yaşamlara ama ne zaman aramızdan biri evlense mıknatıs gibi çektik birbirimizi, bir araya geldik. ikili üçlü buluşmalar yaptık hayat elverdiğince, fırsat buldukça. çocuklarımız oldu, buluştuk görüştük kopmadık. facebookda whatsupda bulduk birbirimizi.
ve mezun olduktan tam 15 yıl sonra biri görüşelim buluşalım diye fısıldadı ortaya. bu fısıltıya öyle sahip çıktık ki tam bir hafta sonra ankara' da büyük buluşma diye adlandırdığımız bir hayali gerçekleştirdik. kolay olmadı; birimiz dışında her birimiz evliydik, 8 kişiydik, 13 çocuğumuz olmuştu toplamda. diyarbakır' da, izmir' de, mersin' de, gerede' de, kayseri' deydik. ama bir günlüğüne bile olsa kuş olduk, şartlarımızı zorladık, ankara' da buluştuk. insana gözlerini dolduracak kadar gurur veren bu deneyimi yaşamak, o yıllardan geriye kalan en büyük kazanç benim için.

bu buluşma bana gösterdi ki geçen 15 yıl aslında geçmemiş. her sene tekrarını yapabilme sözleri vererek zorla ayrıldık birbirimizden. son zamanlarda geçirdiğim en hızlı, en yoğun duyguları yaşatan, en güzel gün oldu. herkese nasip olmayacağını bildiğim bu dostlara sahip olduğum için kendimi şanslı sayıyorum...

pause

$
0
0
26 temmuzda egenin kuzeyinde, kaz dağlarının eteğinde hayata mola verdik. ne zamanla yarışıyoruz ne kendimizle.  ne plan yapıyoruz ne yetişmeye çalıştığımız işlerimiz var. daha uzun olmasını bitmemesini istiyoruz hepimiz ama son haftaya başladık üzüntüyle. eylülde görüşmek üzere...

bir dönemin sonu

$
0
0
beş senedir hayatımızın bir parçası olan kreş - anaokulu günlerine artık veda ediyoruz; bu seneye 1. ve 2. sınıf ilköğretim öğrencileri ile başlıyoruz. kreş 2 yaşından 6 yaşına kadar süren güvenli bir limandı bizim için. çocuklarımız orada birey olmayı, gruba ait olmayı, beklemeyi, disiplini, eğlenmeyi, çalışmayı, paylaşmayı ve daha bir çoğunu en güzel fiziksel ve psikolojik ortamda hem de profesyonel ellerden öğrendiler. toplamda beş yıllık bu süreçte hep kendimi çok şanslı hissettim.  
eren kreşin son günü hiç beklemediğim şekilde duygusaldı, almaya gittiğimde öğretmeni de o da ağlıyorlardı. kızımda böyle bir durumla karşılaşmadığımdan ben de şaşkındım. eve gelir gelmez öğretmenini aradı, ertesi gün tatile çıkıyorduk, yolda öğretmeni ile konuşmak istedi. bayramda öğretmenini aradı, ona hediye almak istediğini, ankara' ya gidince ziyaret edeceğini söyledi. vefalı, duygusal, kolay kolay alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen  bir çocuk olduğunu bir kez daha göstermiş oldu bize.
bu sene kreşte jimnastik, resim-seramik, ingilizce, müzik, satranç, halk oyunları ve drama olmak üzere 7 ders aldılar. şiir çocuk yayınlarının 10 fasiküllük uğur böceğim eğitim setini bitirdiler. okuma yazma çalışmalarında harfleri tanıyor ve birleştirebiliyor. söylemeyemediği 'r' harfini artık söyleyebiliyor hatta öyle vurguluyor ki kurrrrrrbağacık gibi konuşuyor :)  tam 6 yaşında 118 cm ve 21 kg olarak ilkokula zihnen ve bedenen hazır olduğuna inanıyorum. yolun açık olsun oğlum...

tatil notları

$
0
0
#günleri, zamanı unuttuk, sabahları dilediğimizce uyuduk.  
 #bahçemizden meyve koparıp yiyebildik.
#tabiata aşık olduk, sık sık ne kadar şanslı olduğumuzdan bahsettik. kuzey egenin en güzel yer olduğuna karar verdik :)
#bolca deniz kabuğu topladık, yavru kedileri, köpekleri izledik. kitap okuduk, tatil ödevlerimizi yaptık. 
#anneannemizin meşhur poğaçaları ve leziz keklerinden yedik. dedemizi çok sevdik.
#geride bıraktıklarımızı unutmadık :)
#ilk kez tekne turuna çıktık, aquaparka gittik. çok ama çok eğlendik.
#6 kız kardeş bir aradaydık. anneannemiz, dedemiz, teyzelerimiz ve kuzenlerimizle doyasıya büyük aile olmanın tadını çıkardık.
#dalgaların bozduğu kumdan kaleleri, iskeleden atlamanın keyfini, havuza balıklama atlamayı öğrendik. 
#özgürdük alabildiğine, evimizin kapısını sabah uyanınca açıp gece yatana dek kapatmadık. eve istediğimiz gibi girip çıktık. yan sitedeki anneannemize yalnız gidip geldik. altınoluk ve yaz tatili özgürlük demekti bizim için.
#doğanın içinde doğallıkla yaşadık. gereksiz tüm yüklerimizi bıraktık. meyvelerin sebzelerin en tazesini en lezzetlisini yedik.
#gizli saklı kıyı bucak aileyi aile yapan tüm sırları dedikoduları layıkıyla paylaştık :) sahip olduklarımıza şükrettik...
#bisikletle ulaşımın kolaylığını keşfettik. arkadaşlıklar kurduk, futbol oynadık, bakkaldan alışveriş yaptık. bol bol ama çok bol dondurma yedik :)
#teknemizle yarışan yunusları gördük. kollukları attık, yüzmeyi öğrendik.
#bir ömür böyle yaşayabiliriz dedik, tatilimizin bitmesini hiç istemedik.
#dönme vakti geldiğinde hüzünlensek de olgunlukla karşıladık. ankara' da bizi bekleyen yeni yıla doğru yol aldık :)
30 günlük tatilimizin 28 gününü deniz kenarında geçirdik :) çocukluğumun 3 aylık rüya gibi tatillerinin yerini tutmasa da çalışan anne babalar için yine de oldukça uzun bir yaz tatiliydi. 7,5 ve 6 yaşındaki çocuklarımızla bu sene çocuksuz bir yetişkinin tatiline yakın bir deneyim yaşadık. kitap okuduk, dilediğimizce yüzdük, sabah yürüyüşlerine çıktık, geç saatlerde yatıp, geç saatlere kadar uyuduk. akşamları bira cips, viski çikolata, çay bisküvi ikilileriyle sohbetin dibine vurduk veee sağ salim evimize döndük...

yeniden alışıyoruz

$
0
0
bir yıl aradan sonra bir okula alışma haftası ile daha baş başayız :) bu öğretim yılı bizim için biraz karışık olacak. çünkü okulumuz sabahçı-öğlenci düzeninde ve maalesef kızım sabahçı, oğlum ise öğlenci oldular. eğitim saatleri sabahçılar için 07:50 - 12:45, öğlenciler için 13:05 - 18:00... okuldan arta kalan zamanları ise bir etüt merkezinde geçecek. sabah okula gidişler ve akşam dönüşlerin biraz çetrefilli olacağını tahmin ediyor olsam da üstesinden gelebileceğimizi umuyorum. her öğlen saatinde okulda bulunabileceğim bir mesafede çalışıyor olmam ise en büyük avantajımız.
ayrıca okul idarecileri yönünden belirsiz bir durum var. okul müdürü puan yetersizliği nedeni ile görevden alındı. iki adet müdür yardımcısının ise akıbeti henüz belli değil. okulun alıştırma haftasındaki düzenini geçen yıl ile karşılaştırdığımda ise bu durumun olumsuz izlerini çok rahat görebiliyorum. geçen yıl her sınıfın ayrı bir rengi vardı, sınıfın kapısı o renk ile bezenmiş, süslenmişti. öğretmeninin elinde o renk balonlar vardı. her bir öğrencisine o balonlardan vererek sınıflarına çıktıklarında, sıralarda çocukları bekleyen boya kalemleri, boyama kitapları, okul tanıtım kitabı, kek, meyve suları vardı. 6 adet şube ve her sınıfın mevcudu 20 idi. bu sene alıştırma haftasında kendimizi özel hissettirecek bir hazırlıkla karşılaşmadığımız gibi sınıf mevcutları 30' ar kişi. yine de olumlu düşünüyor okulumuzu seviyoruz. yeni öğretmenimizi çok sempatik çok tatlı bulduk eren' le...
saat 9:30 ile 11:00 arası sınıftayız bu hafta... eren bu saatlerin bitmesini hiç istemiyor, çok hevesli. kreşten bir çok arkadaşı ile aynı okula gitmesine rağmen, hiç biriyle aynı sınıfa düşmedi. yine de morali oldukça yüksek. hemen bir arkadaş edindi, resim yaptılar, hamur oynadılar, tuvaleti, sınıfını öğrendi. 
2. ve 1. sınıf öğrencisi iki çocukla başlayacağımız 2014-2015 öğretim yılına sıkı kırtasiye stoğu ile girdik. ek kitap olarak erenler için a1 yayıncılık ilk okuma setini, elifler için ise a1 yayıncılık türkçe ve matematik sevinci setlerini aldık. sanırım her şey hazır artık okula başlayabiliriz :) 

6. yaşı uğurlarken

$
0
0
öyle büyüdünüz ki bir bebek gördüğümde artık o günleri unutmuşum diyecek kadar uzaklaşmışım minik ayaklı yaşamdan... aralarında sadece 19 ay olan iki çocuk büyütmek zordu ama bu güne baktığımda yaşadığımız onca zorluğun dönüştüğü güzelliğe şahit olmak ne büyük mutluluk... birbirinden tamamen farklı karakterlere dönüşen küçük yüzleriniz, ilk karşılaşmamız, kulaklarımdaki ilk 'anne' seslenişi, ilk dişleriniz, hatta ilk diş düşürmeleriniz ve tabi uçsuz bucaksız uykusuz geceler hafızamdan asla silinemeyecek ayrıntılar şimdi...
bugün 6. yaşını uğurluyorsun, aynı zamanda ablanın çizmiş olduğu güvenli yollardan okul hayatına ilk adımlarını atıyorsun. şükrediyorum; sağlıkla aldığınız nefeslere, koşup oynamanıza, gözlerinizdeki ışığa, aranızdaki güçlü bağa...

oğlum iyi ki aceleci davranmış iyi ki çabucak gelmişsin ailemize... titizliğin, düzenin, alışkanlıkların, duyarlılığın, ortamın nabzını tutuşun, vefalı oluşun, faydalı işlerle ilgilenmen, büyük sözler söylemen, ders verici konuşmalarınla şekilleniyor karakterin... evet ablanı kıskanıyorsun, ara sıra kavga ediyorsunuz. bazen evde anlamlandıramadığımız kaçma-kovalama ile karşılaşıyoruz bir anda ama genelde çok çok güzel anlaşıyorsunuz. gelişinin 6. yıl dönümü, anneliğimin katmerlenişi, 4 kişilik aile oluşumuz kutlu olsun, yolun açık, bahtın güzel olsun oğlum...



düşümdeki okul

$
0
0
elif' in hayalindeki okul böyleymiş. yılda sadece 2 gezi yapıldığını, etkinliklerin bir kaç arkadaş doğum günü, sınıfta sinema günü ve bayramlardan oluştuğunu, henüz hiç deney yapmadıklarını, sadece 1.sınıfların okulların açıldığı gün ve bayramlarda süslendiğini düşünürsek elif haklı :) e oyuncak desen yok, çocuk parkı da yok... hele iştahlı bir çocuk için yemekhanesizlik çok zor olmalı :)

hayalindeki okul çok güzel kızım, aslında isteklerinde öyle isabetlisin ki... sanki özel okulları tarif etmişsin. içim burulmadı desem yalan olur. babamın meşhur sözü geldi aklıma "bizim imkanlarımız bu kadar kızım, fazlasını inşallah sen çocuğuna yaparsın"...


ilk aşk

$
0
0

6 yıllık hayatında 4 yıl ne de uzun bir süre... 4 yıldır tanıdığın ve çok sevdiğin arkadaşın, evlenmeyi düşlediğin ilk aşkın zeynep :) ne kadar saf, ne kadar masum, ne kadar güzel hissettiklerin... hem ne mutluluk ki farklı sınıflarda da olsanız aynı okulda, aynı etüttesiniz. bir tenefüs arasında zeynep' i öğretmenini dinlerken görmüşsün. bana "anne, görseydin ne tatlıydı, ayyyy öyle güzeldi ki, sırada oturmuş öğretmenini dinlerken biraz üzgün gibiydi, anne zeynep' i çok seviyorum." diyorsun... bir akşam yatarken sana : "oğlum okulunda başarılı ol, severek yaptığın bir işin, güzel bir eşin olsun, mutlu bir hayatın olsun" dediğimizde ise "tamamen zeynep' in doğuracağı çocuklara bağlı" diye cevap veriyorsun :)

bu kirletilmiş dünyada hesapsız seven bir çocuğun kalbi kadar güzel başka ne olabilir...

bayramda antalya

$
0
0
bir kurban bayramını daha antalya' da yaşayan ablamlarla geçirdik. 2 günü yolculukla geçse de kalan 3 günün hakkını verdik. ankara' da yanmaya başlamış olan kaloriferlere inat, yazın son kırıntılarını toplayıp anılarımıza kattık. üç kuzeni her boşlukta her tatilde her fırsatta görüştürme arzumuzu bir kez daha gerçekleştirdik. 
daha önce de piknik yaptığımız nashira park' da bu sefer çocuklar için eğlenceli bir parkur vardı. 
survivor benzeri bölümlerin yer aldığı bu alana çocuklar bayıldı. ayrıca büyükler için de bir kısım vardı ancak talep yetersizliğinden sanırım kapalıydı. bu tip doğal malzemelerden oluşturulmuş oyun alanlarının ankara'da da çoğalmasını diliyorum. 
kemer çıkışında yer alan phaselis, gerçekten doğal ve görülmeye değer antik bir roma liman şehri. antalya belediyesi tarafından ören yeri statüsünde olup akşam 18:30 da kapanmasına rağmen, deniz kenarında ve birbirinden farklı 3 adet koya sahip olması nedeni ile insanların gelip piknik yaptığı denize girdiği antik bir yer oluvermiş... 
amfitiyatrosu, pazar yeri, hamamları, su kemerleri ile etkileyici bir kent. mö 7.yy a dayanan bu tarihin daha ciddi korunması gerekmez mi diye bir soru geliyorsa da; olimpusu anımsatan bu cennet köşeyi yolunuz düşerse görmenizi öneririm...
bayram tatili en çok kuzenlere yaradı, birlikte olmanın tadını doyasıya çıkardılar ve şubat tatili için sözleştiler. bir akşam çocukları uyku vaktine yakın küçük teyzelerine bırakıp, "geçen yıldan tadı damağımızda kalan" kale içindeki "hasanağa restaurant" a gidip ruhumuzu müziğin namelerinde dinlendirdik.  
bayram demişken, bu tatilin neresindeydi bayram... bizim için bayramın ilk günü sabah erkenden yapılan bayramlaşma merasimi, telefon ile aranan aile büyükleri, yediğimiz lezzetli baklavalar ve çocuklara verilen harçlıklardaydı bayram. umarım herkesin de bayramı ağız tadı ve sağlıkla, sevdikleriyle ve mutlu geçmiştir. 

çocuklarda miyopi

$
0
0
kardeşim 1. ben 5. sınıftayken, ablamlar biyoloji dersinde görme kusurları konusunu işliyorlardı. ablamın bize görme testi yaptığını hatırlıyorum. uzak bir yere harfler yazıp aynı doktor gibi kardeşime ve bana okutmuştu ve her ikimize de miyopi teşhisini anında koymuştu :) bir kere de psikoloji dersinde konu hipnoz olunca, beni baya baya hipnotize etmişti de, o şu anda konu dışı :) neyse ablamın teşhisinden sonra babam bizi göz doktoruna götürmüş kardeşim ve ben dört göz olarak eve geri dönmüştük. gözlük takmayı hiç sevmedim, sevmeye çalıştım ama olmadı. lisede ve üniversitede tahta yerine yanımda oturanın defterinden not tutardım. otobüslerin, dolmuşların yazılarını okuyamazdım. hatta düğünüme kimlerin geldiğini de çok net göremedim çünkü 3,5 derece miyoptum, allerji nedeni ile lens kullanamıyordum ve gözlük takmaktan nefret ediyordum. elim para tutar tutmaz hemen gidip lazer ameliyatı oldum. tam 10 yıldır gözlüksüzüm. o zamanlar tuttuğum günlüğüme şu notu almışım "en başta filmlerdeki koca gözlüklü, şapşal kızların bir prensese dönüşmesi gibi büyük bir farklılık olacağını zannettim tipimde. ama hiç bir şey değişmedi. yine de güzel dünyaya camları açıp bakmak ve burnunda taşımamak pencereleri". 


miyopide kalıtımsal ve çevresel etkenlerin rolü  olduğu düşünülüyor. okula başlamadan önce çocukları göz doktoruna götürdük rutin kontrol kapsamında, sorun yoktu. elif  "ben geçen sene 4.sırada otururken tahtayı görebiliyordum, bu sene göremiyorum" deyince önce göz doktoru peşinden de optikçinin yolunu tuttuk. doktor 0.25 ve 0.75 numaralı gözlükleri sadece derslerde takmasının yeterli olacağını söylemiş. şu an gayet istekli, hevesli gözlük kullanmak konusunda ve umarım diyorum benim gibi olmaz, severek kullanır :)

yeşilçam

$
0
0

geçen sene hiç gidemediğim devlet tiyatrolarına ekim ayında "yeşilçam" ile başlangıç yaptım. bu sene çok oyun izlemek istiyorum, listem şimdiden epey uzun ve ben çok sabırsızım. evi çocukları ayarlayıp, saat 20:000 de başlayan oyunlara yetişebilmek için şartlarımı biraz zorlamam gerekiyor ama tiyatrodan keyif alıyorum, hele oyun bittiğinde selamlama ve alkışlama kısmında istisnasız her oyunda gözlerim doluyor, duygulanıyorum. onların adına gururlanıyorum. 

YEŞİLÇAM | ANKARA DT
1 perde | 1 saat 40 dakika
Yazan : UĞUR SAATÇİ | | Yöneten : BARIŞ ERDENK 

"Aşık olduğu film aktrisine ulaşabilmek için kendi filmini çekmeye karar veren Arif, bunun için gereken tecrübe ve paraya sahip değildir. Ancak şansı yaver gider ve çekimlere başlar. Ta ki “film hayallerine postallar giydirene” dek!"

tiyatroya sevdiğim için gidiyorum, amatör bir izleyiciyim asla eleştirel bakmıyorum. kendimde eleştirebilecek alt yapıyı da görmüyorum. ama;
öncelikle metin son derece keyifli, akıcı, eğlenceliydi. 1 saat 40 dk boyunca hiç sıkılmadan oyunu izledim, güldüğüm çok yer oldu. devlet tiyatrolarında canlı orkestra olayı beni ayrıca mest ediyor. sahnenin üst kısmında sadece ayaklarını görebildiğimiz müzisyenler tüm oyun boyunca bize enstrümanlarıyla eşlik ettiler. oyunun başında "oyunumuzda gerçek silah kullanılmaktadır" uyarısı yapılmasına rağmen, 4 kere herkes sıçradı ateş edilirken. dans ve şarkılar çok güzeldi özellikle şarkıların sözlerine dikkat edince daha da anlam kazanıyordu. 

arif sevdiği aktriste ulaşabilmek için küçük bir bütçeyle film çekmeye soyunuyor, ancak askeri darbe oluyor ve senaryolarını o ortama göre revize ederek çekimlere devam ediyorlar. zeki alasya-metin akpınar'ın yasaklar oyununda "minik kelebek" adlı bir skeç vardı. o aklıma geldi izlerken. sansürcü zihniyete ince bir eleştiri vardı bu oyunda da. ve arif rolüyle özgür öztürk, vasilis rolüyle ulaş ersoy çok başarılılardı. 
oyunu ulus'ta küçük tiyatroda izleyebilirsiniz, vaktiniz varsa kaçırmayın derim :)

mazbata

$
0
0
29 ekim öncesi elif' lerin sınıfı anıtkabir' e bir gezi düzenledi. ve her birine ziyaret anısı olarak bu belgelerin verilmesi benim çok hoşuma gitti. daha önce defalarca kez gitmemize rağmen böyle bir hatıramız olmamıştı :)

okullarda sınıf başkanı, sınıf temsilcisi, okul başkanı, onur kurulu üyesi, sınıf başkan yardımcısı gibi bir çok farklı statü varmış. benim zamanımda sadece sınıf başkanı vardı o nedenle bu kavramlar benim için pek bir şey ifade edemiyor şu an. ama elif eve bu mazbata ile gelince, gerçekten önemli bir göreve gelmiş gibi havaya girdik yani :) icraatlarımızı takip ediniz lütfen :)))

bu sene geçen yıl kadar zorlanmıyorum. eren de 1.sınıfa başladı ama bu duruma hazırlıklıydık, başımıza gelecekleri biliyorduk :) düzenli disiplinli olduktan sonra 2. ve 1. sınıftaki iki çocukla çalışan anne olmak o kadar da zor gelmiyor bana... ödevlerimiz geçen yıla göre daha fazla ama elif etütte tamamen bitiriyor ödevlerini, eren de akşamları çoğunu bitiriyor. yemekler bir gün önceden hazır oluyor. dolapta her daim köfteler mantılar acil durumlar için bulunuyor. hafta içi bir gün kahvaltı bonnusumu kullanıyorum :) 

ankara' ya sonbahar geldi. her yer sarı ve kırmızının tüm renkleriyle muhteşem görünüyor. ülke gündemi bizleri sürekli karamsarlığa, umutsuzluğa sürüklese de yine de mutlu hafta sonları diliyorum herkese...

nefes

$
0
0
belgesel izlemeyi çok seven eren' le sık sık insanların atalarının da bir zamanlar doğal yaşam sürdüğünü, avlandıklarını, mağaralarda yaşadıklarını konuşuruz... neden tüm hayvanlar doğal yaşamda kalmaya devam ederken, insanoğlu beton binalara, elektrik yüklü avmlere kendini hapsetmiş merak ederiz... çünkü kendimizi en çok açık havada, çayırda, çimende, su kenarlarında mutlu hissederiz. 
hayvanlara, gökyüzüne, açan tomurcuklara bakarken mutlu oluruz en çok, 
 ve açık havada oynarken...
bu yüzden en sevdiğimiz mevsimdir yaz ve ilkbahar... sonbaharda hayalini kurmaya başladığımız düşlerimize biran önce kar yağsın, yeni yıl gelsin ve en nihayet gök kuşağı bezensin isteriz. 
bu koca kış böyle geçer mi, ödev yaparak, çalışarak, kapalı mekanlarda, dar nefeslerle... 

neyse ki çocuğuz. hayata karşı aceleci olsak da, büyüklerden daha iyi biliyoruz nasıl eğleneceğimizi... kış uzun ama biz yine de keyifliyiz ve fırsatını bulur bulmaz, koşuyoruz kırlara, bahçelere...

hem ağlarım hem giderim

$
0
0
bulunduğum birimde her yıl bu dönemler bir çalışma yapılır. ölü sezon fiyatları değerlendirilerek oteller tercih edilir bunun için. herkes bulunmak ister bu çalışmalarda çünkü maddi olarak külfeti olmadığı gibi bazı eğitimler verilir. hem işinizi yaparsınız hem de kısa süreliğine de olsa bir hava değişimi alırsınız, sosyalleşme imkanınız olur. 

amirlerime bu sene gelemem seneye listenin başına beni yazın diyerek, her sene gitme isteğimi kalma isteğime denkleştirerek uzaktan baktım bu eğitimlere. anneydim çocuklarım küçüktü, okuldu, kreşti, yemekti, ulaşımdı. eşimin tek başına başa çıkamayacağı durumlardı.

bu sene iki okullu çocuğun annesi olarak bir haftalığına onları babalarına ve babannelerine emanet edip, gidiyorum. çocuklarını yakınlarına bırakıp bir kaç günlüğüne tatile giden, dışarı çıkan insanlara hep özenmişimdir. çoğu zaman hayalini kurmuşumdur eşimle baş başa iki günlük kaçamakların. önemli olan çocuklarını güvenilir ellere bırakabilmek ve vicdanen rahat olabilmek...

anne olmak hep ikilemde kalmak sanırım. tüm şartları sağlasan da gözünün arkada kalması, acaba kendime zehir edecek miyim endişesi ve şimdiden kendini yalnız hissetmek... çocuklarla yapacağın telefon görüşmelerini merak etmek, üstü-başı-ödevi-yemeği biraz eksik olsun bir hafta derken içinin içini yemesi...

anne olmak beynini ve yüreğini dolduran sorumluluklarla ve koşulsuz-sonsuz sevgiyle yaşarken; benliğini-kendini unutmamaya çalışmak...

anne olmak hem onlar büyüsün istemek, hem de onlar kucağına alamayacağın kadar büyüdüğünde bebekliklerini özlemek...

anne olmak muhteşem !











not: görseller pascal campion. beni pascal campion' la tanıştıran deli anne'ye teşekkürler...
Viewing all 432 articles
Browse latest View live