Quantcast
Channel: Anne Kaleminden
Viewing all 432 articles
Browse latest View live

yenilenme

$
0
0
ruhumun derinliklerinde gezinirken üzeri tozlanmış, kapalı kalmış değerli bir taşa değdi ayağım... cezbedici güzelliği karşısında etkilendim. bu tesadüfi buluşma bana aslında onu ne zaman kaybettiğimi, ışığının nasıl da önce azalıp sonra sadece bir kaç demete dönüştüğünü hatırlattı. üzerindeki tozları hızla ve hevesle temizledim. eski parlaklığına erişmesi uzun sürmedi, ışıldamaya başladı ve her yeri aydınlatmaya... 

aydınlık gözlerimi kamaştırdı. var olan ama karanlıktan göremediğim bazı keyifli anılarım coşkuyla zihnime aktı. hatırladıklarım tamamıyla bana ait, isteklerim, ideallerim, nefret ettiklerim, sınırlarım, kabul edilmezlerim, tabularım, esnekliklerim, hayallerimdi. ne güzelmiş diye düşündüm potansiyelini gerçekleştirmemiş birey olabilmek, tüm sosyal statülerden sıyrılıp benliğini hürce yaşayabilmek. 

hayatın bize dayattıklarına, unutturmaya çalıştıklarına inat herkes içindeki o mücevheri hisseder. onu tekrar bulduğumuzda artık içimizde parıldayan o ışıkla farklı oluruz. hayatımızın kalanında bir daha aynı karanlığa gömülmek değil, aydınlıkta kalmaktır arzumuz. ancak dengeler girer işin içine, hassas bir terazi gibidir hayat... bir yerden verirken payımızdan fazlasını, başka bir yerden almaktır yasası.

orta yaşta sorumluluk-özgürlük çıkmazında yaşadığımız bu yenilenmeye bazıları orta yaş bunalımı, bazıları menopoz, bazıları andropoz, bazıları kırk azması diye dursun. gerçek olan her yaşta içimizdeki ışığa sıkı sıkı sarılmak, ruhumuzun pencerelerini sonuna kadar açık tutup, yaşanmışlıklarımızın değil henüz yaşayamadıklarımızın tutkusunu en derinlerde hissetmektir. akıp giden zamana kafa tutup benliğimizin efendisi olabilmektir.  








not: görseller pascal campion. bu aralar bana çok iyi geliyor.

teneke

$
0
0
bu sezon tiyatroya daha fazla vakit ayırmak istiyorum. gittiğim oyunları paylaşmayı sevdiğim için içerik yönünden biraz farklı bir çizgiye kayabilirim :)

TENEKE | ANKARA DT
2 perde | 2 saat 40 dakika
Yazan : YAŞAR KEMAL | | Yöneten : GÜROL TONBUL


Her şey asırlar önce yakılan bir türkü gibidir.

"Yandı Çukurova yandı. Eli pusatlı beyler indi. Ördek uçtu Dudu kondu / Oyyy Oyyy Oyyy”
Çeltik yetiştirmek çok zorludur. Çok su ister, bataklık ister. Bataklık ve su ise, sel, sinek ve sıtma demektir. Ve her yıl sıtmadan onlarca insan ve çocuk ölür Çukurova’nın topraklarında. Bu durumsa çeltik ağalarının umurunda bile değildir. Ve çeltik ağaları kendilerine karşı çıkan otuz beş yılda kırk üç kaymakamı kasabadan sürmüş, göndermiştir.Bir gün yeni bir kaymakam gelir kasabaya. Genç, heyecanlı, hevesli ve sıtmaya son vermek isteyen Kaymakam çeltik ağalarına karşı zorlu bir mücadeleye girişir.






henüz çok az oyuna gittim ama kendimi kesinlikle tiyatrosever olarak tanımlayabilirim. o atmosferi, insanların oyun öncesi bekleyişlerini, oyun öncesi yapılan oyuna 5 dk var anonslarını, oyunculara yakın olmayı, oyun bitimini ve onları alkışlamayı, gözlerinin içindeki ışığı görmeyi çok seviyorum.

teneke, ankara' da opera içerisindeki büyük tiyatro' da sergilenen bir oyun. büyük tiyatroya ilk kez dün akşam gittim. çok hoş bir mimarisi ve 600 kişilik bir salonu var.
1967 yılında yayınlanan yaşar kemal' in bu kitabı daha sonra tiyatroya uyarlanmış. anlatılan anadolu' da yıllardır süregelen feodal yapı ve ağa-köylü ilişkisi. siyasetçiler, erg sahipleri için kanunlar üretiyorlar, tellallar onlar için bağırıyor, köylüler ve işçilerin yaşam koşulları ise öyle değersiz ki. oyunda ağanın gözünde insan canının bir kurşunun fiyatına denk olduğu vurgusu çarpıcı. günümüzde hala aynı dengelerin geçerli olduğunu bilmek oldukça üzücü. zaten oyunu dram kategorisinde değerlendirmek yerinde olur diye düşünüyorum. çünkü insan oyun sonunda salondan bir gülümsemeden çok iç sıkıntısı ile ayrılıyor. zorbalık, sinsilik, çıkar, açgözlülük, karşısında çaresizlik, cesaret, isyan, mücadele ve cesaret duygularını oyun boyunca hissediyorsunuz.
oyunu daha güzel bir yerden izlemek isterdim çünkü balkonun sonlarında oturuyordum. dekor ve kostümler güzeldi. 30 kişilik kalabalık bir kadrosu vardı. oyuncular ve karakterler o kadar örtüşmüşlerdi ki yıllardır aynı oyunu oynadıkları hissi veriyordu. en çok murtaza ağa rolü ile osman nuri ercan'ı beğendim. tellal ve anlatıcı rolü nusret şenay'ın performansı mükemmeldi. eski eşkiya köyün meczubu memed ali rolü ile çetin azer aras muhteşemdi. kaymakam vekili resul, zeyno, yeni genç kaymakam, posta müdürü, ziraatçı ve tüm diğerleriyle çok keyifli bir tiyatro deneyimi yaşadım. kesinlikle tavsiye ediyorum, iyi bir tiyatro oyunu izlemek, insanı harika hissettiriyor. 


aklımdaki kadınlar

$
0
0

AKLIMDAKİ KADINLAR | ANKARA DT
2 perde | 2 saat 15 dakika
Yazan : NEIL SIMON | Çeviren : CEMİL BÜYÜKUTKU | Yöneten : SİNAN PEKİNTON                                                                                   
  Oyunda, ilişkilerinde sorunlara boğulmuş takıntılı yazar Jake'in gerçek yaşamında bulamadığı dengeyi hayal dünyasında, hayatındaki kadınlarla kurma ve yönetme çabası konu edilir.

OYUNCULAR:
LEVENT ŞENBAY
ZEYNEP EKİN ÖNER
EKİN TUNÇAY TURAN
ALEV BUHARALI
ASLI ARTUK ŞENER
DİLARA KEYF GÜNÜÇ
ÖZGE MİRZALI
ZEYNEP BOSTANCI
bu oyun ankara' yeni açılan tatbikat sahnesinde oynuyor. tatbikat sahnesi hakkında kurucusunun erdal beşikçioğlu olduğunu söyleyerek, kısa bir bilgi vermek istiyorum:
Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi veya kısa adıyla Tatbikat Sahnesi, Türkiye'de çağdaş tiyatro anlayışının yerleşmesinde önemli etkisi olan bir tiyatro topluluğuydu.
1940 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı'na bağlı olarak kurulan Tatbikat Sahnesi, 1949 yılında Devlet Tiyatroları'nın kurulmasıyla kapandı. Tiyatro, ilk çalışmalarını Carl Ebert ile yaptıktan sonra Muhsin Ertuğrul yönetiminde devam etti.
Devlet Tiyatroları'nın temelini oluşturan Tatbikat Sahnesi, Ankara'daki seyirciye çağdaş tiyatroyu tanıtarak bu konuda öncülük etmişti.
Ne var ki, 1949 yılında devlet tiyatrolarının kurulmasıyla kapanan Tatbikat Sahnesi, bu güne kadar devlet idaresine gelen siyasi partilerce, bu sanat okullarından mezun olan sanatçı adayları için mesleki kariyerlerini geliştirtecek, tatbik edecek bir imkan sağlayamamıştır. Bu ülküden yola çıkarak Tatbikat Sahnesi;
Nitelikli sanat beğenisini geliştirmek,toplumumuzun sanat yaşamına ve dünya sanat ortamına aktif bir biçimde katılmak, katkıda bulunmak amacından yola çıkarak kurulmuştur. Bu amaçla sahnemizde sergilenecek tüm performanslar üretim içinde öğrenim düşüncesini benimseyen, dünyayı doğru algılayan ve yorumlayan, özgür, yapıcı, yaratıcı, aydın, atak ve eleştirel bir bakış açısıyla uygulanmaktadır.
Ankara’nın kültür ve sanatının kalbinin attığı Çankaya Güneş Sokak No:21'de 350 kişilik çok amaçlı kullanıma uygun yenilikçi, kışkırtıcı, dinamik bir sahnedir.Gerek çerçeve sahne , gerekse arena sahne olarak kullanılabilen Tatbikat Sahnenin kullanım amacına uygun olarak 150 ila 350 kişilik seyirci kapasitesine sahiptir.
oyunu yazan neil simon amerikalı ünlü bir oyun yazarıymış. daha çok insan ilişkileri, evlilik, gündelik yaşam üzerine güldürü tarzında yazıyormuş. başrol karakteri jake (levent şenbay) de bir yazar, yoğun bir şekilde çalışmaya çalışırken zihninden bir türlü atamadığı ve hayatında çok önemli olan kadınlar (ölen eşi, şu anki eşi, kızı, psikoloğu, sevgilisi) dan bir türlü kurtulamıyor. hayalinde onları konuşturuyor, buluşturuyor, onlarla tartışıyor, yardım istiyor. onları yeniden yaratıp kontrol altında tutmaya çalışıyor ve neredeyse gerçekliğini kaybediyor.   
şu anki eşi maggie (zeynep ekin öner) nin oyunculuğu benim için doyurucu olmadı maalesef. diğer oyuncular ise gayet eğlenceli ve başarılılardı diyebilirim.   
metindeki espriler yazarla aramızdaki kültürel farklardan mı bilemiyorum benim için soğuk kaçtı. ve jake' in buhranlarının tek nedeni olarak annesiyle çocukluğunda yaşadığı üç olayın işaret edilmesi kendi adıma rahatsız ediciydi.
kurgu olarak olayların enteresan işleyişi, geçmişten gelen şimdiki zamanla bağdaşan ikili diyaloglar oyunu güzel kılan unsurlar diye düşünüyorum. 
2014'ün son oyununa gitmiş oldum ve eğer vaktiniz varsa sizlere de tavsiye ediyorum.

2014 e fotoğraflarla bir bakış

$
0
0
hep olduğu gibi 2014 yılına da bir kaç fotoğraf ile veda edelim...

bu sene elif ilk kez 3 hafta yaz okuluna devam etti. haftada 4 gün yüzdü, bir gün geziye gitti. voleybol oynadı, resim yaptı. 2015 yazının gelmesini ve yaz okuluna tekrar gitmeyi çok istiyor...
eren' in süt dişleri 2014 yılının mart ayında değişmeye başladı. aralık ayına 4 süt dişi düşmüş olarak girdi.  
elif bu sene kulaklarını deldirdi, küpelendi. ve gözlük kullanmaya başladı.
eren 2014 nisan ayında son kreş sergisini yaptı ve 23 nisan gösterisini...
küçük teyzemiz ve müzisyen eşi sayesinde bir çok enstrüman ile tanıştılar... 
elif çok okudu çok ama çok... ve ilk örgü deneyimlerini yaşadı. 
eren çok istediği beşiktaş formasına kavuştu. kreş ile harikalar diyarı gezisinde onu hevesle giydi.
2014 yılında elif 7 yaşını, eren 6 yaşını bitirdi. ailemizin nisan ayında doğan koç burcu kadınlarının da doğum günlerini bu sene birlikte kutladık. 
eren eylül ayında ilkokul 1.sınıfa başladı. 
yaz tatili deniz ve havuz ile dolu dopdolu altınoluk' ta geçti... 
elif' lerin sınıfında okuma bayramı ve yerli mali haftası bu sene kutlandı.
elif ilk karnesini aldı ve sınıf temsilcisi seçildi. 
bu yaz ilk kez tekne turuna çıktılar, açık denizde yunusları gördüler ve çok keyif aldılar...
eren bu sene 4 yıl boyunca devam ettiği kreşine veda etti, mezun oldu. 
2014 yılı eylül ayından itibaren ödevler ve dersler hayatımızın merkezine oturdu.
kurban bayramında antalya' daki teyzemize gittik. ekim ayında denize girip yaza veda ettik. 
elif okuldaki satranç turnuvasında 2.sınıflar arasında 2. oldu.
eren öğretmenler gününde ana sınıfı öğretmenine ilk mektubunu yazdı.
2014 yılı bana yalnız seyahat imkanını verdi. görevli olarak milas ve antalya' ya gittim. 
2000 yılında mezun olduğum okulumdan arkadaşlarımla bu sene buluştuk.
eren bu sene çok güzel resimler yaptı. 
2014 yılı güzeldi... hep birlikte büyümeye, gelişmeye, değişmeye devam ettik. 2015 yılında herkesin ruhundan geçenlerin gerçek olmasını diliyorum :)
2013 yılı için tık.
2012 yılı için tık.
2011 yılı için tık.
2010 yılı için tık.

ali dayı çocuk kütüphanesi

$
0
0
uzun zamanda aklımdaydı, tam da güzel bir zamanlama ile gittik ali dayı çocuk kütüphanesine. eren okumaya başlamış ve elif' e kitap yetiştiremezken :)
emekli vali şükrü kenanoğlu' na teşekkürlerimi sunuyorum. böyle insanlar sayesinde hala geleceğe umutla bakabiliyoruz.
iki katlı çocuk kütüphanesinin ilk katı okul öncesi 3-7 yaş grubu için düzenlenmiş. son derece güncel, görüp de almayı düşündüğüm bir çok kitapla karşılaşınca çok sevindim.

ilk katta böyle kocaman bir satranç halısı var, bir kaç taşı eksik ama tamamlanması zor değil.
ikinci kat ise 7-14 yaş arası çocuklar için düşünülmüş. fen ve doğa ile ilgili kitaplar ve materyaller de bu katta yer alıyor. ayrıca büyüklerin beklemesi ve kitap okunması için şömineli koltuklu bir köşe var.
yine 2.katta kukla tiyatrosu için bir alan var. 
kutu oyuncakları, hafıza kartları var.
küçük olsa da doğayı hissedebileceğiniz bir bahçesi var. sık sık okul gezileri ve imza günlerinin yapıldığını da belirtmek isterim.
2.kattaki satranç köşesinde taşlar tam olunca hemen bir maç yaptılar. ayrıca burada araştırma yapılabilmesi için bilgisayarlardan oluşan bir bölüm de var. 
üyeliğimizi yaptık ve 2 hafta süreliğine 6 adet kitap ödünç aldık.
ali dayı çocuk kütüphanesi nene hatun caddesinde. pazar ve pazartesi günleri kapalı. eğer hala gitmediyseniz bir uğrayın bence. biz burayı çok sevdik :)

süper penguen

$
0
0
7-12 yaş çocuklar için bir mizah dergisi çıkmış. hem de penguen ekibinden ama süper olanından :) 3.sayısına yetişebildik ve bloglar sayesinde tanıştığım nice yenilikten biri oldu bu dergi. karikatür okumayı çok seven elif için red-kit mi alsam, penguen mi alsam ne yapsam diye düşünürken güzel denk geldi.


dergiyi baştan sona okudum. normal mizah dergilerinde sıkça denk geldiğimiz +18 argo kelime ve çizimler bu dergide yok. ama son derece eğlenceli, yaratıcı biraz da haylaz. güncel çocuk espri literatüründen geri kalmamak isteyen anne babalara da epey faydalı olacağını düşünüyorum. beni de çok güldürdü okurken :)  ayrıca çocuklara karikatür çizimini öğreten bir bölümü de var. bilmece bulmaca kısmını çok sevdik. öğretici olmayı amaçlarken kesinlikle sıkıcı olmamayı başarmışlar. 

48 sayfadan oluşan dergide muhteşem çizimleriyle selçuk erdem ve erdil yaşaroğlu, icatlar, tarih, testler de var.  ücreti 7,5 tl. 

ülkemizde çocuk mizah dergisi fikrini hayata geçirdikleri için hepsine teşekkürlerimi sunuyorum. meraklı minik dergisini bıraktıktan sonra şimdi severek takip edeceğimiz bir dergimiz oldu :)

ilköğretim 2.sınıflar ne okur

$
0
0
saftirik serisi elif' in favorisi... öyle ki yenisi çıkar çıkmaz alıyoruz ve bitirmesi iki günü bulmuyor. tüm çocuklar gibi biraz argo, didaktik değil eğlenceli, resimli, aykırı öyküleri daha çok seviyor.
bu kitapları geçen sene almıştım, 1.sınıf için biraz ağır gelmişti. bu sene severek bir solukta okudu. ancak hala küçük prens ve şeker portakalı için zamana ihtiyacı var.
can çocuk yayınlarına dalış yaptık. gerçekten severek okudu. özellikle pıtırcık'ı çok sevdi.
biz de son kitap alışverişimizde pıtırcık serisine devam ettik. 
 ve farklı deneyimler için de bunları aldık.
elif kitaplar gelir gelmez hevesle okumaya başladı :)
kitap önerilerine açığım hatta ihtiyacım var. bu çağdaki çocukların hangi tür kitaplardan hoşlandığını merak ediyorum.

ödül töreni

$
0
0
okulda yapılan 1.dönem satranç turnuvasında elif  2.sınıflar arasında 2.oldu :) 
emeği geçen öğretmenlerimize ve okul yönetimine çok teşekkür ediyorum.
elif artık boynundan hiç çıkarmadığı madalyasıyla gururla geziniyor ortalıkta :))

çalıkuşu

$
0
0
ÇALIKUŞU | ANKARA DT
2 perde | 2 saat 45 dakika
Yazan : REŞAT NURİ GÜNTEKİN |
Oyunlaştıran : NECATİ CUMALI | 
Yöneten : HALİL AKARSU
Reşat Nuri Güntekin’in 1922 yılında, ‘İstanbul Kızı’ adlı dört perdelik oyunundan roman haline getirilen ‘Çalıkuşu’nu, tekrar Necati Cumalı’nın uyarlamasıyla tiyatro oyunu olarak sahnelemek istedik.
Bütün toplumsal, bireysel olumsuzluklara rağmen, onurundan taviz vermeden hayata tutunabilen Feride’nin gözünden, yaşadığı çevreyi anlayabiliyoruz. Feride’nin çıktığı yolculuk, yazarımızın yaşamıyla neredeyse birebir örtüşmektedir. Romandaki derinlik duygusu, yayımlandığı ilk günden bu yana romanı okuyan herkesin ilgisini çekmiş ve bugünlere gelmiştir.
Not:
2013-2014 Sanat Kurumu Övgüye Değer Kadın Oyuncu Ödülü Sinem Şahin

1986 yılında trt de 7 bölüm olarak yayınlanan, aydan şener ve kenan kalav'ın baş rollerini paylaştığı muhteşem dizinin bir çok sahnesi hala aklımda ve o unutulmaz başlangıç müziği hala kulaklarımdayken izledim oyunu. konusu itibariyle o kadar uzun zaman dilimine yayılmış bir hikaye ki, tiyatroya uyarlandığında zaman atlamaları kaçınılmaz olmuş. tiyatroya eşlik eden canlı orkestranın ne kadar doyurucu olduğunu bir kez daha tecrübe etmiş oldum. üç saatlik süresi ile izlediğim en uzun oyundu. zaman zaman konuşarak değil, bakışlarla ve tiyatral danslarla ne kadar çok anlatılabiliyormuş. özellikle final sahnesinde yani feride ile kamran'ın kavuşma sahnesinde sözsüz ama kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktada yetişen sanatın diğer dallarıyla bize vermesini gerekeni tamamen verdiğini söyleyebilirim. asıl konu aşk üzerine şekillenmesine rağmen peşini bırakmayan talihsizliklerle oradan oraya sürüklenen feride' nin öyküsü, tuttuğu günlük üzerinden izleyiciye yansıyor. dekor sade ve yeterli, kostümler oldukça özenliydi.
feride rolü ile nur yazar kesinlikle takdiri hak ediyor. oyun boyunca aktif olarak sahnede yüksek bir performans sergilediğini düşünüyorum. hikayenin içerisinde çocukluktan olgunluğa geçişi, bir çocuğun nasıl genç kız ve yetişkin bir kadın olduğunu çok başarılı bir şekilde gösteriyor.
anlatıcı müjgan rolü ile sinem şahin, mişel rolü ile nimet irem güler, yüzbaşı ihsan rolü ile orhan özyiğit başarılılardı. feride' nin evlat edinmiş olduğu munise' nin ölüm sahnesi çok yaratıcı ve etkileyiciydi.  
oyunu ankara' da akün sahnesinde izledim. böyle güzel bir klasiği bizlerle buluşturdukları için emeği geçenlere teşekkür ediyorum. 
Oyuncular: Sinem Şahin, Gülay Gür, Hülya Dizmen, Meltem Baytok, Evren Çağrı Turan, Zeynep Pırıl Kadıoğlu, Buket Türkyılmaz, Nur Yazar, Barış Çağlar, Nimet İrem Güler, Fuat Çiyiltepe, Özden Gököz, Necmi Çavdarlı, Selma Bayraktargil, Yasemin Karataş, Tuba Tazebaş, Bahadır Özyurt, Emre Ercil, Önder Atakanlı, Neriman Kılıç, Özgür Çiğdem Eraslan, Orhan Özyiğit, Turgay Kılıç, Oğuzhan Oğuz, Metin Bayram, Rabia Sevim Aybike İpekçi, Fatma Özlem İlayda İpekçi, Özgür Çiğdem Eraslan, Öykü Eylül Amaç, Sudem Alcan, Ali Eroğlu, Serkan Ilıcakaya, Burhan Buluç.

Orkestra: Fikri Özdemir, Gülay Ülgentürk, Eylül Can Akdağ, Sercan Erdoğan, Ferda Cengiz, Mehmet San, Müge Tuna Çamlı, Sıla Çakar, Gökhan Över, Ersan Yürek, Onur Boztaş.

selamün kavlen karakolu

$
0
0
Aziz Nesin’in bir öyküsünden Yücel Erten’in oyunlaştırıp yönettiği oyun, iki dolandırıcının kendilerini polis olarak tanıtıp mahalleye sahte bir karakol açmalarıyla başlar. Halkın polis korkusundan dolayı üçkağıtçılara inanmaları ve itaat etmeleri bir kenara devletin de buradaki sahte karakolu ciddiye alıp resmi yazışmalarda bulunması; hatta buraya bekçi, polis, komiser tayin etmesiyle olaylar içinden çıkılamaz bir hal alır. Büyük usta Aziz Nesin’in yıllar geçse de gündemini yitirmeyen öyküleri bir kez daha AST’ın 50. yılında canlanarak hayat bulmuştur. 
Oyunumuz 2 perdedir. 
Oyuncular · Mehmet UlUSOY · Mahir İPEK · Yıldırım ŞİMŞEK · Hakan GÜVEN · Ali Seçkiner ALICI · Özgürcan ÇEVİK · Gizem ALDEMİR · Nalan GÜREŞ · Mustafa BİLGİN · Erdem ULUSAL · Özgün AYDIN
13. Direklerarası Seyirci Ödülleri 2012-2013 sezonu En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü SELAMÜN KAVLEN KARAKOLU adlı oyunumuzdaki performanslarıyla oyuncularımızdan ÖZGÜRCAN ÇEVİK ve ÖZGÜN AYDIN almıştır.
aziz nesin' in kaleminden tam kararında bir siyasi taşlama izlemek istiyorsanız, gerçekten gülmek eğlenmek ve hafızalarımızdan silinmesini istemediğimiz bağzı:) olayları tekrar hatırlamak istiyorsanız, ortamda kendinizi asla azınlık hissetmeyeceğinizi söyleyerek bu oyunu şiddetle tavsiye ediyorum. 
hep edebiyat hep ağır metinlere değil, bazen standup a varan doğaçlamalar, güncel eleştirilerle bezeli 2,5 saatlik bu eğlenceli oyunu kendinize hediye edin.
devlet tiyatrolarını çok seviyorum ama AST' de daha çok oyun izlemeye karar verdim.

şubat tatili

$
0
0
elmadağ' a gidip kızak kaydık. donduk ama çok eğlendik.
bol bol satranç çalıştık. 
ali dayı çocuk kütüphanesini ziyaret ettik.
ankara çocuk müzesinin 3.keşif alanını gezdik ve çok sevdik.
kuzenlerimizle olmanın keyfini çıkardık. ayrılık vakti geldiğinde gene çok ağladık.
 doğaçlama bir organizasyon ile elif' in doğum gününü kutladık :) 
tatil deyip geçmeyin ödevimiz çoktu. etüt şubat tatili süresince açık olduğu için bazı günler oradaydık. etüt gezisinde 6 süper kahraman ve 7 cüceler sinema filmlerine gittik. 
evde paten sürme alıştırmaları yaptık, teyzemizle piyano çaldık.

ve maalesef dün sabah erkenden kalkıp, okul kıyafetlerimizi giyerek okul yollarına tekrar düştük.

çaresizlik

$
0
0
çaresizim
korkuyorum
gelmiyor elimden
üzülmekten başka bir şey
artık okumak, bilmek acıtıyor
olamaz diyorum bu kadar da fazlası
geçecek mi bu günler, umut var mı hala
ne zaman başladı nasıl geldi bu hale
yazık oldu bu güzel memlekete
üzülmekten başka bir şey
gelmiyor elimden
çaresizim
sadece

görsel :amanda cass

ne iyi gelir

$
0
0
çok çalışmaya, yorgunluğa, kafa doluluğuna ne iyi gelir
evde battaniye altında eski türk filmlerini izlerken, abur cubur yemek iyi gelir

pişmanlığa, vicdan sıkışmasına ne iyi gelir
gururu bir yana bırakıp, af dilemek, sarılmak iyi gelir
monotonluğa, can sıkıntısına ne iyi gelir
arkadaşlarla bir akşam dışarı çıkıp, kafa dağıtmak iyi gelir
sebepsiz moral bozukluğuna ne iyi gelir
alışveriş yapmak iyi gelir
kendini güçsüz hissetmeye, hayatın çok zor olduğunu düşünmeye ne iyi gelir
annenin dizlerine yatıp, nazlanmak iyi gelir

kızgınlığa sinire ne iyi gelir
dost bildiklerine bol bol anlatıp, paylaşmak iyi gelir

kalabalıktan uzaklaşma isteğine ne iyi gelir
tek başına kalmak iyi gelir
sanatla kültürle alakam yok düşüncesine ne iyi gelir
tiyatroya gitmek, kitap okumak iyi gelir
şehrin gürültüsünden bıkmaya ne iyi gelir
en yakın doğal ortama gidip çimenlere oturmak, piknik yapmak iyi gelir
çocuklara vakit ayıramıyorum ne biçim anneyim düşüncesine ne iyi gelir
onlarla sarmaş dolaş oynaşıp kikirdemek, gıdıklamak iyi gelir
iç sıkıntısına, nefes darlığına ne iyi gelir
denize bakmak, gökyüzüne bakmak iyi gelir

özenle büyüttüğün yavrusunu okusun diye şehir dışına yollayıp, insanlık dışı bir şekilde katledildiğini öğrenen annenin acısına ne iyi gelir
bugün yeryüzünde hiç bir şey, verilecek hiç bir ceza, söylenecek hiç bir söz iyi gelmiyor bize.

illüstrasyonlar: pascal campion

poyraz karayel

$
0
0
yeni dizim poyraz karayel. mafyatik polisiye dizileri hep sevmişimdir. doğal duruşlar, kirli ayakkabılar, argo ve bipli replikler, dibe vuruşlar, dipten çıkışlar, tepetaklak oluşlar, her şeyini kaybedip, sonra izleyiciyi gülümseterek yeniden buluşlar...  

oğuz atay, turgut uyar, atilla ilhan, müslüm baba, alevilik, duman şarkılarıyla, şiirsel diyaloglarıyla kendini sevdirdi bana.  bir gün kamera arkası programlarından birinde dizinin yönetmeni çağrı lostuvalı ile tanıştım. aynı zamanda intikam ve suskunlar dizilerinin de yönetmeni. en güzel istanbul manzaralarını çok güzel müziklerle harmanlayıp bize sunuyor. senarist ethem özışık'ı sana bir sır vereceğim dizisinden hatırlayabilirsiniz. onu da keyifle izliyordum ve yayından kaldırılışına çok üzülmüştüm.
baba rolü ile musa uzunlar çok başarılı. ilker kaleli dizinin baş rolü ve bir anti kahraman. zülfikar ve sefer on numara yan karakterler. ara sıra ortaya çıkan figuranlar (çocuğunu döven baba, karısını döven eş, torununa panda alan dede gibi) sosyal olaylara bakış açısı kazandıran kıvamda işleniyor.

bu diziye dikkat çekmek istiyorum, özellikle behzat ç. sevenlere...







hoşgeldin bahar

$
0
0
aşırı soğuklar, buzlanma ve yoğun kar tatilleri altında geçirdiğimiz kıştan bahara çok hızlı bir geçiş yaptık. hafta sonu iki gün dışarıda, parklarda, sokakta gezdik. çocuklarda bir heyecan, bir neşe, bir coşku... onlar da biz de inanamadık bu hızlı değişime. kabanlar, atkılar, berelerden bir anda ince hırkayla kaydıraktan kaymaya başlayınca neye uğradığımızı şaşırdık hepimiz :) 

elif doğum gününde aldığımız patenlerle bir açılış yaptı önce, eren özgürce futbol oynamanın tadını çıkardı. henüz bisiklete geçemedik ama aklımızda o da. en çok kaydıraktan kaymayı özlemişler... hele parkta oynarken sınıf arkadaşlarıyla karşılaşmanın değeri paha biçilemez :)




öyle geçmişiz ki kendimizden iki kare fotoğraf bile çekmeyi düşünmemişiz.

epeydir istedikleri dünya ve türkiye haritalarını da duvarlarına astık. şimdi bizim evde en çok ülkelerin ve şehirlerin yerleri konuşuluyor.

her ne kadar meteoroloji tekrar soğukların geleceğini söylese de şimdilik inanmamayı tercih ediyoruz bu haberlere. hep bahar tadında hep coşkuyla yenilenerek yaşamak istiyoruz...


bir kız bir erkek annesi olmak

$
0
0
*annelik konusunda tadabileceğin tüm duyguları hissetmek demektir.

*evde 2 kız 2 erkek olduğu için kızlar-erkekler olarak iki takım kurup oyun oynayabilmektir.

*iki farklı cinsin doğumdan gençliğe nasıl şekillendiğine tanıklık edersiniz.

*bir erkek çocuğun hiçbir etkiye maruz kalmadan topa ve maça neden bu kadar ilgi duyduğuna şaşırırken; ayna karşısında daha fazla vakit geçiren dans edip şarkılar söyleyen kızınızı gülümseyerek izlersiniz.

*biriyle alışverişe çıkıp kuaföre gitme hayalleri kurarken, diğeri için 'yaşlanınca beni doktora götürür' gibi düşünceleriniz vardır.

*ilk sevgilileri, ergenlikleri, yetişkinleri içinizde hep bir merak uyandırır.

*ileride arkadaşlarıyla buluşurken birbirlerine göz kulak olma düşüncesi içinizi biraz rahatlatır.

*hem kız hem erkek çocuk kıyafetlerinden doyasıya alabilmek demektir. (kız çocuk kıyafetlerine doymak mümkün olmuyor ama hiç)

*kızınızın babasına düşkünlüğünü gördükçe kabaran yüreğiniz, oğlunuzun size hayran bakışlarıyla biraz durulur.

*prensesim, çiçeğim demeye de aslanım, paşam demeye de doyarsınız.

*hangi seçenek daha güzel sorusuna cevap bulamasanız da içinizde 'bir kızım daha olsa' düşüncesi hep vardır.

*toplumdaki erkek egemenliğini gördükçe evde verdiğiniz mesajlarda daha özenli olur, elinizde olmadan eşitlik konusunu daha çok önemsersiniz.

*ileride hem gelinin hem damadın olabilmesi, hem anneanne hem babaanne olabilme ihtimalidir.

* balıksırtı saç örmeyi de kravat bağlamayı da öğrenirsiniz. 

*kız annelerini de erkek annelerini de anlayabilirsiniz.

*anne olmak dünyanın en muhteşem duygusu iken siz bunu katmerli yaşarsınız.

anıtpark

$
0
0
 


  










bu kareler birkaç hafta önce gittiğimiz anıtpark'ta çekildi. çocukların fotoğraflarını çeken bir öğrenciye sordum sebebini. ankara ve çocuk temalı fotoğraf yarışması yapılacakmış. mail adresimi verip fotoğrafları bana da göndermesini istedim. anıtkabir planında oyun oynayan çocuk fotoğraflarını çok sevdim. 

fakat blog bu derin bir tutku

$
0
0
internet olmadan adım atamadığımız, haberleri facebooktan takip ettiğimiz, twitter-instagram-pinterest hesaplarımızı sık sık kontrol ettiğimiz günlerdeyiz. kafamıza hiçbir şey takılmıyor artık çünkü hemen arama motorlarından hızlıca ulaşıyoruz tüm bilgilere. tüketim çağında sosyal medyada paylaşılanlar bir dakika sonra eskiyor, aşağılarda kalıyor, yeni haberler alıyor hepsinin yerini. özlemek yok, beklemek yok, büyümesinden habersiz olduğumuz akraba çocukları yok artık. iç içeyiz, her gün birlikteyiz. eskiden birileri doğum günümüzü hatırlayıp kutluyorsa onun için değerli olduğumuzu hissederdik. şimdi facebook bangır bangır bağırıyor. doğum günümüzü unutma şansı yok kimsenin. hepimizin telefonlarında yemek sırasında, banka kuyruğunda, tuvalette oynadığı en az bir oyun var. tüm boş zamanlarımızı dolduruyor teknoloji. 

böyle bir zamanda blog yazmak, mektup yazmak gibi natural geliyor bana. düşünüyorum, kurguluyorum, araştırıyorum, yazıyorum. sonra yazıya uygun bir görsel arayıp buluyorum. ön izlemeden kontrol edip, tekrar düzenliyorum. varsa cümle düşüklüklerim, imla hatalarım düzeltiyorum. tamamsa büyük bir hazla yayınla tuşuna basıyorum. yayınla tuşu, mektubu posta kutusuna atmak gibi...

mektuplaşmak güzeldi. yazdığım mektuba yaklaşık iki hafta sonra cevap gelirdi. heyecanla açar, okurdum. içinden bazen bir fotoğraf çıkardı. kenar süslerine, kağıdın rengine kokusuna bayılırdım. kağıtta leke bırakan bir çay damlası varsa, yaşanmışlığın izlerini taşıyan, gerçekliğimizin ispatıydı.
kalemin, kağıdın, mürekkebin yerini tutmasa da blog yazmak güzel. sanal dünyada kendimize ait bir sayfa, kendimizle doldurabileceğimiz, bizi anlatan, biriken, çoğalan, bazen birkaç yıl öncesinde kaybettiğimiz kendimizi fakat hep iyi ki başlamışım dedirten...

ayakkabı bağlamayı öğrenmek

$
0
0
çocuk eğitiminde artık ayakkabı bağlama konusuna kadar geldik. ne zaman öğrendim, kim öğretti, kaç yaşındaydım kendi adıma hiç anımsamıyorum ama bu blog sayesinde çocuklarım hatırlayacak :)
çocukların spor ayakkabılarının ikisi de bağcıklı olunca ve her sabah ayakkabı bağlayıp, akşam ayakkabı çıkarmaktan gına gelince böyle bir ihtiyaç hasıl oldu. 
böyle yalancı ayakkabı yaptık, ellerine verdik, sabırla gösterdik, öğretmeye çalıştık. ama yok! daha çok çalışmaları lazım çok :)

hayvan çiftliği

$
0
0

HAYVAN ÇİFTLİĞİ | ANKARA DT
1 perde | 1 saat 25 dakika
Yazan : GEORGE ORWELL | Çeviren : ÖZGE KAYAKUTLU Oyunlaştıran : PETER HALL | Yöneten : BARIŞ ERDENK

Dünyaca ünlü İngiliz yazar George ORWELL’ın çağdaş klasikler arasına girmiş ve bir başyapıt olarak kabul edilen Hayvan Çiftliği adlı romanından uyarlanmış bu oyunda, bir çiftlikte yaşayan hayvanların kendilerini sömüren insanların yönetimini devirmeleri ve eşitlikçi bir düzen kurmaları anlatılır. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri domuzlar, insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuracaklardır.
Not:2013-2014 Sanat Kurumu En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Özgür Öztürk
2013-2014 Sanat Kurumu En İyi Hareket Ödülü Sibel Erdenk

OYUNCULAR: ÖZGÜR ÖZTÜRK-DENİZ KEYF-GÜLİN ERSOY-ŞİVAN BİNİCİ-CENGİZ UZUN-ULAŞ ERSOY-AYŞE BERNA KONUR-UFUK ŞENER-MUZAFFER SAYGI-ENGİN BOSTANCI-EMRE GÜVEN-NAHİDE AYNI

çok görmek istediğim, kitabını büyük bir keyifle okuduğum bu oyuna elimde olmayan nedenlerle 3.kez bilet alışımda gidebildim. george orwell'ın politik fablını büyük bir hayranlıkla, şaşkınlıkla izledim. sosyolojik deneyleri hatırlattı bana. gelecek güzel günler, özgürlük, eşitlik söylemleri ile vadedilen devrimin nasıl bir diktatörlüğe dönüştüğünü üzülerek gördüm. şeker dağı ile sorgulanan ölümden sonraki yaşam, burjuvazi, işçi sınıfı, yazılı kanunların değiştirilmesi, sana hizmet etmesi için beslemen gereken köpekler, gücün getirdiği iktidar savaşları bana o kadar çok anlattı ki...


oyunu irfan şahinbaş sahnesinde izledim. sahnenin üç tarafına yerleştirilmiş izleyici koltukları ve gerçekçi dekoruyla sezonun en iyisiydi diyebilirim. oyuncuların performansı mükemmeldi bir buçuk saat boyunca ayak uçlarında, elleri toynak şeklinde ve kambur oynadılar. napoleon’u canlandıran özgür öztürk, boxer rolündeki ulaş ersoy, squaeler’ı oynayan ufuk şener, benjamin’i canlandıran cengiz uzun, clover’ı canlandıran berna okur, molie’yi canlandıran gülin ersoy ve şivan binici rolündeki Snowball performanslarıyla mükemmeldiler. her sahnesi her repliği ders niteliğindeydi. en etkilendiğim ise benjamin' in "görmediklerinize değil gözünüzün önündekilere kafa yorun"şeklindeki cümlesi oldu. performansı ile beni en çok etkileyen ise boxer, snowball ve napoleon' du.   

bu ölümsüz eseri kesinlikle kaçırmamanızı öneririm.
Viewing all 432 articles
Browse latest View live