3 sene öncesini hatırlıyorum, ilk kreşli olduğumuz zamanları. akşamları eve gidip iki küçük çocukla ilgilendiğimiz, onları yedirmeye, giydirmeye, uyutmaya çalıştığımız, çoğunlukla onlarla birlikte uyuyakaldığımız, kendi başlarına oynayamadıkları, sık sık hastalandıkları, gece uykularımızın paramparça olduğu; ek olarak ev işleri yemek, çamaşır, temizlik ile ilgilendiğimiz, akşamların yetmediği günleri... aynı trafiği sabahları tersine yaşardık, evden ağlama ya da arıza olmadan çıkmışsak şükreder, çocukları salimen kreşe teslim ettiğimizde derin bir oh çekerdik... hafta sonu yaklaştıkça strese girer, pazartesileri iple çekerdik...
çocuğu okula başlayıp da vakti yetmeyenleri yeni anlıyorum. aslında beni uyarmışlardı birinci sınıf çok zor diye... "bunlar iyi günleriniz büyüdükçe işler zorlaşacak" diyen felaket tellallarından sanıp, kulak asmamıştım. oysa ki kreş döneminin güvenli, rahat günlerini arıyorum şu sıralar. ödev yaparken terleyen, yorulan parmaklar, kaybolan kalemler silgiler, düşen çeneler, bir harf yazıp mola isteyen küçük bir surat eşliğinde her akşam evimizde. bir de her gün beslenme çantası hazırlamak, suluk yıkayıp tekrar doldurmak şimdiden düşünmek istemesem de aklıma geliyor seneye eren' in de okula başlamasıyla
birlikte ikiye katlanacak olan işler. zor olan bir düzen tutturabilmek galiba. buna da alışacağız, bu günler de geçecek ve biz de biraz daha rahatlayacağız inşallah....
birlikte ikiye katlanacak olan işler. zor olan bir düzen tutturabilmek galiba. buna da alışacağız, bu günler de geçecek ve biz de biraz daha rahatlayacağız inşallah....