Devlet okulunda çocuk yetiştirmeye çalışan veliler olarak çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Özellikle sosyal-sportif-okul dışı etkinlikler anlamında çocukları desteklemek için maddi-manevi büyük fedakarlıklara hazır olmak şart.
Hobi kurslarında sürekliliği çok önemsememize rağmen maalesef bir hobide dikiş tutturamıyoruz :) Okul öncesini saymazsak Elif satranç ile başladı bir yıl sonra voleybola devam etmek istedi. Eren de satrançla başladı satrancı çok sevdi çok emek verdi sayısız turnuvalarda dereceler elde etti, yaklaşık 2,5 sene devam ettikten sonra bu yıl basketbola devam etmek istediğini söyledi.
Elif' in voleybolda üçüncü yılı. Ancak bu sene beşinci sınıf, okul değişince voleybol kulübünde de bir değişiklik oldu. Çünkü yeni okulunda sınıf arkadaşlarının da devam ettiği bir voleybol kulübü vardı. Şu an çok keyifli ve mutlu bir şekilde devam ediyor. Ondan beklentimiz ileride okul voleybol takımında oynayan yerel turnuvalara katılan, alt-orta düzey ama hep sporla ilgili bir genç olması.
Satranç başlangıç ve orta düzeyde çocuklar için oldukça tatmin edici ve eğlenceli bir spor. Ancak bir üst düzeye geçip zirveyle yarışmaya başlamak demek: Saatler süren çalışmalar, analizler, soru bankaları çözümü, ezberlenen sayısız açılış kombinasyonu, savunma kombinasyonları, taktik soru çözümleri, 4 saate varan maçlar, şehir dışı turnuvalar, Türkiye şampiyonası, il birinciliği, takım turnuvaları, milli takıma girme yarışı, antrenör seçimi, yüksek rekabet çok çok yıpratıcı, stresli ve oldukça maliyetli süreçler demek. Hem veli adına hem çocuk adına gerçekten zorlayıcı.
Açıkçası bu sene başında Eren satranç yanında basketbol ile de ilgilenmek istediğini söylediğinde 'buna değecek mi' sorusu düştü gündemimize. Eren' de tutku derecesinde bir satranç ilgisi olup olmadığıydı asıl merak ettiğimiz. Bunu ölçmek istiyorduk. Sadece birini tercih edebileceği restimize, rest ile yani 'basketbol' ile cevap vererek bizi çok şaşırttı. Bu sene başından beri bir kulüpte haftada 4 gün antrenman yapıyor ve bu süreçte satranca karşı ilgisini tamamen kaybetti. Bu da bize Eren' in doğru bir karar verdiğini düşündürüyor.
Çocuklarımız milli olsunlar, profesyonel olsunlar gibi bir hedefimiz olmadan sadece sporu bir yaşam biçimi olarak hissettirmeye çalışmaksa amacımız geldiğimiz noktadan oldukça memnunum. Her ne kadar bireysel sporları kendime daha yakın bulsam da takım sporlarının da kişisel gelişim anlamında çocuklara çok şey kazandıracağını düşünüyorum.
Bu sene rutinimiz yine oldukça zorlayıcı:
Elif: Pazartesi-Çarşamba-Cumartesi-Pazar
Eren:Salı-Perşembe-Cumartesi-Pazar antrenmana gidiyor.
Antrenmansız geçen tek cuma gününü çok ama çok seviyorum :)